Kafdağı’nın ardında bir cennetim var benim... Yerim yurdum, yuvam orasıdır. Boynum uzundur. Gözlerimde derin denizlerin mavi ışıltısı... Altın renkli uzun uzun tüylerimle Kafdağı’nın zirvelerinde süzülürüm. Her hayvandan bir parça taşırım. Sesimin tınısında huzur saklıdır. Gözyaşım şifalıdır. Acı çeken kuşlara şifa dağıtırım... Kanatlarımla sıvazladığım yaralar iyileşir. Keskin ve derin bakışlarım vardır. Öyle bir ilim verilmiştir ki bana, kapımı çalan herkese şifa olurum... Ben; Anka kuşuyum. Büyük bir ateşin ortasında yanarak yok olan ve küllerinden yeniden doğan
Zümrüdüanka
Günlerden bir gün kuşlar dünyasında ters giden bir şeyler olur. Ve karar verirler, dünyadaki bütün kuşlar toplanıp Simurg’un huzuruna çıkmak için uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkarlar. Uçarlar. Uçarlar... Yol uzun... Yolculuk zordur... Aşılması gereken yedi vadi vardır. Yorulanlar olur. Vazgeçenler olur. Nefesi yetmeyenler olur... Kanatları telef olup düşenler olur. Ve o zorlu yolculukta yılmadan, yıkılmadan yoluna devam edip Simurg’u bularak kendi mucizelerine ulaşanlar olur... Ve sen!.. Şimdi söyle bana! Senin yolculuğun nereye? Vazgeçenlerden misin? Yoksa Zümrüdüanka’ya ulaşıp mucizesine dokunanlardan mısın..?
Bu web sitesinde çerez kullanımına izin vermektedir. Web sitesinde gezinmeye devam ederek, bu kullanımı kabul etmiş sayılırsınız. Çerez politikası ve Gizlilik Politikası hakkında detaylı bilgi almak için lütfen ilgili yerlere tıklayınız.